Слайд 2İŞLEVSELCİ YAKLAŞIM
Toplumu, her bir öğesi belli bir işlev yapan bir karşılıklı bağlılıklar
ve etkileşmeler düzeni olarak gören, toplumu tek başına belirleyen herhangi bir temelin bulunmadığını savunan toplumbilim akımı olarak işlevselcilik toplumu insan vücudu gibi gören bir yaklaşım olarak tanımlanmaktadır.
Слайд 3ÇATIŞMACI YAKLAŞIM
Marx kökenli sosyolog veya sosyal bilimciler eğitim ile toplum arasındaki ilişkileri
iktidar yani siyaset ve ideoloji üzerinden ele almışlar, eğitime sınıfsal yapının yeniden üretimindeki rolü bağlamında yaklaşmışlardır. Bu durumda eğitimi, ideolojik hegemonyanın kurulmasındaki rolü bağlamında ele alırken Althusser ile Bowles ve Gintis eğitimin asıl olarak emeğin yeniden üretimini sağladığını, her bireyin ileride içinde yer alacağı üretim-iş konumunun gereklerine göre eğitildiğini belirtmişlerdir.
Слайд 4Althusser, kapitalist toplumun bir devlet aygıtı olduğunu ve bunun da iki temel
parçadan meydana geldiğini ileri sürmüştür: Baskıcı devlet aygıtları (yargı, yürütme, polis, yasama, ordu) ve ideolojik devlet aygıtları (hukuk, din, siyaset vd.) Ona göre eğitim zorla değil iknaya yani rızaya dayanarak çocukları eğitir. Okullar çocuklara gelecekte yerleşecekleri ekonomik konum için gereken değer ve davranış kurallarını öğretir. Bu da aslında kapitalist okulların toplumun egemen ideolojisinin çocuğa aşılanmasından başka bir şey değildir.
Слайд 5Okullar sınıfsal olarak şekillendiği için her toplumsal sınıfın bireylerine farklı beceri ve
ideolojiler öğretir.
Bowles ve Gintis, sınıfsal bir yapıya dayanan kapitalist bir toplumda eğitimde yapılan reformların farklı sınıfların yaşam şansları ve koşullarında eşitsizliği azaltacağı beklentisinin (fırsat eşitliği) gerçeklerle uyuşmadığını belirtirler. Okulların demokrasiyi, işbirliğini ve katılımı gerçekleştirebilmeleri için kapitalist ekonominin tümüyle dönüştürülmesi gerekir.
Bourdieu ise eğitimin asıl görevinin ekonomik sermayeye bağlı olarak bireyin kültürel sermayesinin yeniden üretimini sağlamak olduğunu söylemiştir.
Слайд 6Eleştirel Pedagoji Akımı
Eleştirel pedagoji günümüz kapitalist dünyasını sadece sınıf temelli çatışmaların alanı
olarak görmez. Bunun yanında, farklı kimliklerin, kültürlerin, toplumsal cinsiyetlerin yarattığı çatışmalarn bir alanı olarak da görür.
Klasik çatışmacı yaklaşımın, toplumsal çatışmaları sadece toplumsal sınıflar arasındaki çatışmaya indirgeyen yaklaşımını aşan eleştirel pedagoji, diğer çatışma alanlarının en az sınıf çatışması kadar önemli olduğu gerçeğinden hareket eder.
Слайд 7Gramsci’nin bireyin davranışından, bu davranışın neye yaradığından ziyade, bireyin neden öyle davrandığına
dikkat çeken yaklaşımı, eleştirel pedagoji temsilcileirnin kültüre yoğunlaşmalarına neden olmuştur.
Eleştirel pedagoji yaklaşımına göre geleneksel eğitim anlayışıegemenlik ilişkileirni koruyan, nyeniden üreten özelliklere sahiptir. Oysa bunun alternatifi olan eleştirel eğitim ile bu ilişkileri ezilenlerden yana, onların özgürleşmesine dönüşebilir.
Слайд 8YORUMCU YAKLAŞIMLAR
Yorumcu yaklaşım makro değil, mikro bir yaklaşımdır ve odağı, genel toplumsal
olgu ve süreçlerden ziyade bireylerin günlük yaşam içindeki davranışlarıdır.
Yorumcu yaklaşım, toplumsal kurumlar arasındaki yapısal ilişkilerden ziyade tek tek her kurumun içindeki bireylerin-öznelerin, aktörlerin, veya faillerin- rol ve davranışlarının asıl toplumsal gerçekliği oluşturduğunu düşünür ve bu toplumsal gerçekliğin yapılaşmış, sistemli ve genel geçer model ve yasalara izin verecek bir özellik göstermediğini ileri sürer.
Слайд 9Yorumcu mikro yaklaşımlara göre bireylerin davranışları, ne toplumsal düzeni sağlamak (işlevselcilik) ne
de o düzenin ekonomik gerekliliklerini karşılamak (ideolojik/ekonomik yeniden üretim-çatışmacı) adına gerçekleşir. Örneğin eğiitm içindeki bireylerin davranışları, son derece akışkan, esnek, değişken ve özerk olabilir.
Слайд 10II.Dünya Savaşı’nın sonlarına değin Batı’da işlevselcilik, modernleşme yaklaşımlarının verdiği ivmeyle eğitim sosyolojisi
ve sosyolojide egemenliğini kurmuştu. Ne var ki işlevselciliğin iyimser tezlerinin gerçekleşmemesi ve birtakım toplumsal gelişmelerin (üçüncü dnya ülkelerindeki ulusal kurtluş mücadeleleri, anti-sömürgecilik hareketleri, feminizm veya kadın hakları hareketi, sosyalist ülke deneyimleri, öğrenci hareketi vb.) sonucu radikal düşünce ve hareketlerin (Marksizm, Üçüncü dünyacılık, ulusal milliyetçilik vb) ortaya çıkması nedeniyle sosyal bilimlerde işlevselci yaklaşım yerine çatışmacı yaklaşımın öne çıkmasına neden olmuştur.
Слайд 11Yorumcu yaklaşımların ya da arayışların amacı, eğitim kurumu içindeki aktörlerin eylemlerinde gizli
olan anlamları ortaya çıkarmaktır. Zira toplumsal gerçeklik sıradan insanların eylemlerinden oluşur. Yoksa yukarıdan kurumların belirlemesiyle oluşmaz. Toplumsal gerçekliği anlamak için de eğitim sosyoloğu, okul içi yaşantıları odağına almalıdır. Böylece yorumcu eğitim sosyologları, okul-derslik içi etkileşimleri ele almak için aktörlerin (öğretmen ve öğrencilerin) durum tanımlamaları, bilgileri, davranışları ve dillerini incelemişlerdir. Bu çerçevede bilgiyi toplumsal bir kurgu olarak ele alan Young’ın Bilgi ve Denetim (1971) adlı çalışması ile birlikte Yeni Eğitim Sosyolojisi akımı başlamıştır.